Transhümanizm Üzerine

            Bilim insanları, insanlığı anlayabilmek için insanlığın düşünme evrelerine odaklanarak bunları tahlil etmeye çalışmıştır. Buna göre düşünme evreleri biyolojik, sihirsel, mitolojik, tanrısal, felsefi, dinsel, ussal, bilimsel, ussal ve bilimsel olarak sıralanmıştır. Günümüzde ise ussal bilimsel ve teknolojik gelişmelerin iç içe geçtiği yeni bir düşünme aşamasına geçilmiştir. Bunun için transhümanizm ve posthümanizm kavramları kullanılıyor. Bunlar köken olarak hümanizmden beslenmektedir. Sihirsel, mitolojik, tanrısal ve dinsel düşünmenin karşısına çıkan felsefe, aklı önceleyerek bunların yerine hümanizmi(İnsancılığı) ortaya koymuştur. Hümanizme göre önemli olan, Tanrı’nın mutluluğu değil, insanın mutluluğudur. İnsan tanrıları mutlu etme yerine kendisini mutlu etmeli ve sevmelidir. Yüzyıllardır tanrılar için yaşayan insan kendisini ihmal etmiştir. Ayrıca dinlerin insanı diğer canlılardan üstün tavrı yerine insanın onlardan farklı olmadığını savunmuştur.

            Kökeni antik Yunan’a kadar giden hümanizm 14. yüzyılda İtalya’da filizlendi. Dinselliği hemen her alanda gerileten hümanizm, insanın felsefe, bilim, sanat, müzik, edebiyat ve sporda kendisini geliştirmesini sağladı. İnsana olduğu için değer veren, ussal hümanizm ile Avrupa’nın felsefi, bilimsel birikimi, insanlık tarihini dönüştürerek bugüne kadar getirmiştir. Bugün artık felsefi, bilimsel, teknolojik birikim ile hümanizm üzerine yeni bir anlayış inşa ediliyor. Buna yukarıda ifade ettiğim transhümanizm denilmektedir. İlk defa evrim biyoloğu Julian Huxley tarafından 1957 yılında kullanılan transhümanizm, insanın fiziksel, zihinsel ve biyolojik kapasitelerinin teknolojiyle artırılmasını ifade eden felsefi bir akımdır. Huxley bunu insanın evrimi olarak görmektedir. Bu noktada Charles Darwin’in evrim teorisinin izleri ortaya çıkmaktadır. Esasında transhümanizm yapay zekâyla beraber yoğun olarak 2010’dan beri çeşitli alanlarda insanın hayatını kolaylaştıracak şekilde kullanılmaktadır. İleriki zamanlarda cinsiyetler arası aktarım, cinsiyetsiz insanlar, hastalıklı genlerin ayıklanması, hastalıkların yok edilmesi, ömrün 1000 yıla kadar uzatılması, üstün bedenlerin, zekâların tasarlanması, insan beyninin bilgisayarlara uyumlu hâle getirilmesi ve bilgisayara kopyalanarak insanın sanal ölümsüzleştirilmesi gibi şeyler düşünülmektedir. Bunlardan bazıları sınırlı da olsa günümüzde yapılmaktadır.  

         Böylece posthüman yani insan ötesi ya da insan sonrası yeni bir çağ başlayacaktır. Bir nevi insan yerine üstinsan yaratılmaktadır. Bu bağlamda transhümanistlerin Tanrı’yı öldüren  Friedrich Nietzsche’nin insanın insanı aşması gerektiğine dayanan üstinsan felsefesinden yararlandıkları söylenebilir. Bazı yorumlara göre transhümanistler, hümanizm ve aydınlanma felsefesinden yararlandıkları gibi mitolojik, dinsel kaynaklardan, bilim kurgu eserlerinden de ilham almışlardır. Bu bakımdan transhümanizm insanlığın birçok birikiminden faydalanan eklektik bir yapıdır.

           Bu çağ; hayatın her alanına giriyor. Şehir, devlet, siyaset, bilim, ekonomi, tarım, hayvancılık, sanat, edebiyat, adalet, spor, felsefe, sağlık, vatan, ülke, mimari, toplum, din, hukuk, eğitim ve ideolojiler aklınıza ne geliyorsa her şeyi allak bullak oluyor. Dolayısıyla insanlık büyük bir şaşkınlık ve korku yaşayacaktır. Nitekim ünlü bilim insanı Francis Fukuyama trasnhümanizmi dünyanın en tehlikeli fikri olarak görmektedir. Transhümanizm üzerine çalışanların ateist, deist ya da agnostik olması, geleneksel ve dinsel anlayışa sahip insanları kuşkuya ve korkuya sevk etmiştir. Onlara göre transhümanizm insanın kendisini tanrılaştırması hatta şeytanlaştırmasından ibarettir. Transhümanistler Tanrı’nın vadettiklerini yaparak Tanrı’nın yerine geçmeye çalışıyorlar. Bir bakıma da Tanrı’ya karşı gelerek şeytanlaşıyorlar.  Aynı tavır yüzyıllar öncesinden hümanizme karşı da gösterilmişti. Neticede hümanizm insanlığın gelişmesini sağladı. Karşı çıkanlar da buna uyum sağlamak zorunda kaldı. Kanaatime göre transhümanizme böyle suçlayıcı, tehlikeli ve komplocu yaklaşmak, yanlıştır. Şüphesiz ki transhümanizmin tehlikeli ve sorunlu uygulamaları var ve olacaktır. Bunlara karşı zamanla tedbirler alınacak ve etik değerler geliştirilecektir. Ancak sırf bunları öne sürerek transhümanizmin tamamına karşı çıkmak doğru değildir. Bu basit, yüzeysel tavır, transhümanizmi durduramayacağı gibi böyle düşünenleri geçmişte olduğu gibi bugün de çağın gerisine atacaktır. Böyle tepkisel, geleneksel ve dinsel tutum yerine transhümanizmi ussal ve bilimsel olarak anlamaya çalışmak, iyi ve kötü yönlerini ortaya koymak daha doğru olacaktır. Kendi dinamiklerine göre işleyen, ussal, bilimsel ve teknolojik bir konuya dinsel bir bakışla yaklaşmak din-bilim çatışmasına yol açar. Tarih şahittir ki bu çatışmadan din daima zarar görmüştür.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.