Ne Makam… Ne Mevkii…

Makam ve mevkiinin gerçek amacı ne? Makam ve mevki sahibi insanların temel amacı ne olmalı? Ya da yönetici olmanın gerçekte taşıdığı anlamın içeriği nasıl düşünülmeli?

Makam ve mevkiiler hangi kademe de olursa olsun ego tatmin yeri değildir. Kendini dev aynasında görenler, verilen makamın hakkını vermek vebali ile vicdanı arasında bir teraziye sahip değilse sonuçları sadece bir kişiye değil, toplumun bütün kademelerini olumsuz etkileyebilir. Burada bahsettiğim kısım şurası… Seçilmiş ya da atanmış olmak bu anlamda bir ayrıma tabi değildir. Çünkü liyakat sahibi olmak, töreyi kanunu ve vatandaşın talep ve isteklerine olumsuz anlamda yaklaşmak tarihi süreçte tepkiden başka bir şey getirmemiştir.

Oturduğu koltuğun hakkını vermek ve bir yönetici anlayışı içerisinde yön vermekten, olumlu yönde bir değer katmaktan uzakta olan her anlayış ne yazık ki dünya arenasında sonuçları hesaplamakta dahi güçlük çekilecek bir duruma sürüklemiştir insanlığı. Çok uzakta örnek aramaya gerek var mı? Güçlü devlet statüsünde olduğunu iddia eden makamın hakkını veremeyen batılı devletler insanlığa kan gözyaşı ve soykırım getirmekten başka ne işe yaradılar.

Mikro bazda yerel de dahi ego dan başka bir anlam taşımayan bir makamda yer işgal eden her zihniyet geleceğe yönelik vizyoner bir bakış açısı sağlamaktan uzakta sadece zarar vermiştir. Görev isteyene değil, kendini yetiştirmiş, üslubun ne demek olduğunu bilen, ego dan sıyrılmış, makam ve mevkiinin geçici olduğunu bilen bir anlayış ve her makamın vatandaşın geleceği için değerli olduğunu bilmek ve konuyu bu çerçeve de değerlendirmek gerektiği elzemdir.

Yönetici olmak, yok saymak değildir. Sabır, feraset ve basiret sahibi olmadan bilgiyle harmanlanmayan, toplumun bütün kademeleri içerisinde yer edinmeden sadece bir koltuk ve makam içerisinde konuya vakıf olmak koltuğun ve makamın ne anlama geldiğinin bilincinde olmamak maalesef materyalist ve kapitalist bir yaklaşımdan öteye geçmeyecektir. Diğer yönüyle ateşin yakınında ki ısınır; cümlesiyle de konu bir yere bağlanabilir. Ateşe yakın olduğunu bilmek, aslında ateşin sadece ısınmaya katkı sağladığı yönüyle bakmak ise, ateşin yakma özelliğini hiçe saymak olacaktır. Yani buradan bir çıkar sağlamak kinayeli yönü itibariyle sadece bir müddet ısınmayı da beraberinde getirebilir. Fakat sonuçlar süreci nereye götürür bilinmez.

Makamlar ve mevkiiler geçicidir. Bu tarihte de böyle… Makamlar şov yeri değildir. Talip olanlar unutmasın ki vatandaşa uzak olan her yönetici bir aristokrat alan oluşturmuştur. Milleti hakir gören, milletin değerlerinden uzakta, aşağılayıcı bir gözle bakan bir anlayışın akıbeti ne ola acep… Zor olana talip olmak herkesin yüklenebileceği bir sorumluluk değildir. Makamlar konfor alanından daima uzaktır. Bir konfor alanı olarak düşünmek ateşin varlığından ve yakma özelliğinden bir haber olmakla eş değerdedir. Bir haber olmak ise, liyakatsiz, sorumluklarının farkında olmayan, koltuktan aldığı güçle ilerleteceği süreç bir disiplin anlayışı da değildir. Sadece kişisel bir zannın anlık keyif hali olsa gerek.  Ve bu keyif halinin sonuçları malumunuz kepazeliktir. Ve ne vakitten beri kepazeliğin adı mücadele oldu. Tarihe de kepazelik olarak not düşüldüğünden kimsenin şüphesi olmasın.

Son olarak şuraya da değinmeden geçemeyeceğim. Katil sürüsü yahudi ve yahudi anlayışı da kendilerinden hariç bütün bir beşeriyeti köle olarak düşünüp güya kendilerini üstün ırk sanıyorlar. Ve bu onlar için bir makam ve mevkii. Sonuçlarını anlatmaya gerek var mı? Filistin de binlerce insanı çoluk çocuk, yaşlı demeden katlettiler, dünyanın gözü önünde…

Sağlıcakla kalın…

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.