Masumiyet Karinesi mi bu?

İnsanlarda bir garip… Garip olması gayet doğal bir dünya hali sonuçta kimse üzerindeki şaşkınlığı atmış değil, uykunun en ağır kısmında yaşamakta elbette zor. Garip ifadesini kullanırken aslında bundan bahsetmiyorum. Bahsettiğim yer ise garibin garipliğinin garipliğine olan talipliği hususundan söz edelim istiyorum. Şimdi yazar burada ne demek istemiş kadar deruni olmayan bir ifadenin en sade ya da yalınkat ifadelerini şöyle ince ince açıp kat kat işlemeye kalktığımızda ortaya elbette bir ürün çıkacaktır.

Garipliğin en temel katta gerçek değerine dair bir şey söylemem mümkün değil elbette. Kişinin kendisini bilmesi ve kendisini bilmesinden kaynaklı doğaya ve tabiata dair oluşturduğu yorum kabiliyeti garipliğinin en aşikâr yüzü olarak karşımızda durmakta. Düşüncenin sokak anlayışı ile ya da kulaktan duyma bilginin şehir efsanesi niteliği taşıdığı günlerden geçmekteyiz. Garip olan galiba bu minvalde insan da değil. Şöyle paragrafın tamamını bir köşeye not alsan, ilim öğrenmek bilgi ve beceriyi geliştirmek, zekâyı bilemek galiba garipliği yaşıyor. Beşeriyette bunun garibanlığı içinde diyebilir miyiz? Aksini ispat eden çıkmadı.

Bilemek ifadesine dair, yıllar öce Turgut Uyar’ın bir şiiri geldi aklıma. Şair;

 

Ey bilene bilene tükenen bıçak…

Bir şeyler yap,

Eskimeden gökyüzünün kutlu maviliği…

Diyordu.

Hafızamda kalan kısmını paylaştım burada… Burada şair ne demek istemiş kısmını bir irdelemeye tabi tutmayacağım elbette. Fakat garip olmak ile garipsenecek bir boşluğun, ilmi garipliğin aklın yaş ile bağıntısının sıfır korelasyon barındırdığı gerçeğini de görmek içler acısı bir duruma şahitlik etmekten başka bir şey değil. Garipliğin barındırdığı kısım itibariyle, insanı bağlayan bir kavram dizgesi üzerinden cümleye şöyle devam edebiliriz.

Şöyle; insanı sözünden kelamından, üslubundan anlarsınız. Doğaya dair sözü olmayanlar, kendine dair sözü olmayanlar nezdinde baktığında garipliğine bir gariplik daha eklemiş olmasına şaşırırsınız belki… Şu ifadenin arkasına sığınmakta yeterli değil diye düşünüyorum; beşer işte… Belki bir masumiyet karinesi taşısa da bu söz; günümüz edebiyatında kendini yetiştirememekten başka bir şey de değil elbette.

Cümlenin son kısmında şairin sözüne birkaç yorum belki ekleyebilirim. Tabi bunu konuşmadan önce; zekâyı bilemek bir tükenme durumu da değildir elbet. Bilememek belki bu anlamda tükenme durumu olsa gerek. Bilenmek kelimesinden garipliğin garipliği hususunda anlaşılanın düşmanca bir bilenme anlamı taşıdığına dair bir yorumun çıkması gayet doğal. Çünkü insan insanın kurdudur; düşüncesine bir eşdeğerde bir mantık irrasyonalizme doğru ilerler. Belki bu da içten içe gerçek bir tükenme durumu olsa gerek. Ve bu tükenme sendromuna zihinsel bir geviş getirmek boşluğun ta kendisi olsa gerek.

İnsanın kendiyle olan mücadelesinde ve bu mücadelenin dışa vurum halinin zihinsel yetersizlik alanına zuhur etmesi ve burada bir isabet alanını bulmasından kaynaklı olsa gerek bazı şeyler. Ne mi demek istiyorum. Şöyle insanın kendi ile olan sorunlarının kaynağının yeryüzünde insana ve çevreye olan yaklaşımı üzerinden bir anekdot oluşturmanın varlığı, varlık alanından sıyrılmış gibi gözükmektedir. Beşeriyet bu anlamda insandan daha da garip.

Sağlıcakla kalın…

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.