Bugün dünya siyaset arenasında, batının bütün değerleri bir çöküş evresine doğru ilerliyor. Batılı anlayışın aydınlanma sandığı ve sömürgecilik zihniyetine olan ilgisi ve yağmalama zihniyeti artık sona doğru ilerliyor. Dünya batının tezlerini oluşturduğu kapitalizm zihniyetinden ve sömürü anlayışının bütün insani değerlerden uzakta, çıkmazına şahit oluyor.
Belki de batılı anlayışın bugün dünya da kusturduğu kanın hesabını gün gelip vereceği anlayışından olsa gerek; kültürel anlamda erozyon ve kendi anlayışı ve düşünce sistemi üzerinden bir takım kültür emperyalizmine dayalı faaliyetlere hız vermesinin açıklanacak başka bir yönü var mı? Bugün Filistin’de yapılanların yahudi zihniyetinin düşünceleri ile birleşmiş batılı anlayışı hangi minvalde düşünmemiz gerekiyor. Bugün dünyayı yönettiği düşünen bu zihniyet kapitalizmi hangi insanlık penceresinin dışarı da görünen paranomasına yerleştirmeyi düşünüyor?
Güçlü olduğunu düşünen ülkelerin diğer ülkelere güç gösterisinde bulunması ve biz güçlüyüz algısını oluşturmasının temelindeki zayıflık ve korkunun gerçekteki tezahürü galiba saldırganlık ve ayak oyunları olsa gerek. Güçlünün haklı olduğu bir anlayışı sığdırmak zorunda kaldıkları bu düşüncenin sonuçlarına katlanmak gerçeği ile yüzleşeceklerini hiçbir şekilde hesap edememiş olmaları da sonuçta varacakları menzilin çokta iç acıcı olmadığını gün yüzüne çıkarmakta… Önceki yazılarımda dediğim gibi beşeriyet galiba insanlık kavramından uzaklaşmakta…
Bu yüzyıl gösterdi ki kendini tarih boyunca önsöz niteliğinde pazarlamaya çalışan batılı zihniyetin foyasını ortaya çıkardı. Emin olun ortada bir uygarlık falan yok, ortada sadece ayak oyunları ile ayakta durmaya çalışan ve gittikçe batmaya yakın bir anlayış var. Acınası taraf ise, kimin kime benzemeye çalıştığı olsa gerek. Rol model olarak ortaya konulan bütün düşüncelerin medeniyet adı altında sunduğu gerçeklerin, cahillikten kaynaklı özentinin ürünü olması. Ve bunun da bir özgürlük ve çağdaşlaşma adı altında benimsenmesi…
Bugün Filistin savunmasında oradaki halk vatanlarını terk etmedi. Bir vakitler topraklarını yahudilere sattıkları hususunda bir takım ifadeler dolanıyordu. Hatırlarsınız. Bu ifade kapsam ve anlam geçerliliğini yitirdi. Ve bugün soykırıma uğrayan bu insanlara Arap dünyasından herhangi bir destek ciddi anlamda gelmedi. Yani uygar olduğunu iddia eden batılı anlayış ile zenginlikleri ile ün salan Arap asıllı ülkelerin sessizliği de bir soru işaretini barındırmaya devam ediyor. İşin garip tarafı da TV’lerde batılı ülke halklarının Filistin’e destek yürüyüşlerinin verilmesinden kasıt ne? Yani halk bunu istemiyor; yöneticilerden mi kaynaklı demek isteniyor? Ya da bu batıyı masum gösterir mi? Fakat garip olan Arap dünyasından böyle bir haberin gündem olmaması… Bu bir soru niteliğinde burada kalsın.
Bugün dünya siyaset arenasında, batılı ülkeler doğunun zenginliklerinden vazgeçmediği halde haçlı seferlerinin başladığını ifade eden ABD başkanının haçlı seferleri başlamıştır; dediği o günden bu güne kadar haçlı seferlerinin yönü batının içinde yer edinen fakat mezhep olarak ayrılan başka bir ülkeye çevrilmiş durumda. Bu tarihte zaten var idi; çünkü kapitalizm sömürüden beslenmediği takdirde batı bugünkü bütün varlığını yitirme korkusu içerisinde. Ve bu ifadeyi belki Ratzel’in teorisi hususunda destekleyebilirim. Devletin canlı bir organizma olduğunu ve beslenmesi gerektiğini söylemesi batılı anlayışın bütün sömürü düzenini cümlesel düzeyde anlatmıştır.
Dönüp dolaşıp geldiğimiz yer, Mescidi Aksanın sahipsizliği, Filistin de katledilen soykırıma uğrayan insanlar, kültürel emperyalizm ve özenti anlayışı, özgürlük ve çağdaşlık adı altında kültür soykırımı… Orta Asya da Çin zulmü altında Doğu Türkistan’da yaşayan soydaşlarımız… Sömürü derdinde olan batılı zihniyetin Orta Asya’ya yönelik çalışmaları… Ve çevremizdeki savaşlar… Afrika kıtasında sömürü ve savaşlar… Sonuç ise; Batılı zihniyet ve anlayış dünyaya kan ve gözyaşı getirdi.