Esas meselenin ne olduğunu bende bilmiyorum. Bilmediğimin farkında olmanın bilincini taşımak derin bir sessizliğe ev sahipliği yapıyor. Belki de bilenle bilmeyen arasındaki farkın sınır çizgisini esas ve usul yönünden derinlemesine öğrenmek gibi bir bilince sahip olma sorumluluğu taşımakta, insan olmanın gerekliliğidir. Çünkü insan olmanın bilinç seviyesi de beşeriyetin içinde bir makam olsa gerek.
İlmin kendini bilmekle başladığı gerçeğini kenara köşeye değil de beynin tam merkezine yazmakta tam da bu sebeple geçerli bir kanı değeri taşıdığını söyleyebilirim. Esas mesele derken belki başlığın kendi içindeki varsayımları üzerinden bir fikri altyapı oluşturma gayreti, cümleye felsefi bir derinlik katar mı onu tahmin etmek neden sonuç ilişkisi üzerinden illiyet bağı kurabilir diye düşünüyorum.
Sebeplerine mazhar olunmamış bir veri üzerinde sonuçları üzerine yorum yürütme gayreti de sonuçta meçhul bir çabanın ürünü olabilir mi? Yoksa esas mesele bu mu?
Tabi cümlenin de soruya muhatap olması her daim cevaplanacağı anlamı da taşımamaktadır. Çünkü cevabın kendi içinde sonuçları üzerinden bir yorum barındırması sağlıklı olup olmadığı neticesini beraberinde getirebilir; sonuçta, bir yanılgıyı ortaya çıkarabilir. Beşeriyetin şaşma ihtimali böylece insan kavramından uzaklaşmasına neden olabilir mi?
Esas mesele ne? Meselenin kendisine bir esas arama gayreti beşeriyetin var olduğu günlerden bu yana var olagelmiştir. Yani ortada sorgulamaya, düşünmeye sebep ve sonuç ilişkisine dair bir var olma meselesi var burada. Yani var olmak, düşünmek, akıl etmek, esas meselenin de insan olmak olduğu bilincinin ta kendisi olsa gerek. Sonuçlara odaklanmak ve sebeplerden uzaklaşmak; sonuçsuz sebebin neden olduğu sebepsiz olma durumunun varlığı burada bir şüpheye düştüğü gibi sebebin kendisi de bir varlık alanından uzakta olacaktır.
Paragrafın içeriğine dair belki anlaşılmama durumundan kaynaklı, yeni bir açıklama durumuna yönelebilirim. Yazar burada ne anlatıyor sorusuna beynin maruz kalması sevindirici ancak yukarıdaki ifadenin içeriğine dair bir sorgulama alanının yeni paragrafta yer edinmiş olması kendi içinde bir sebep sonuç ilişkisi barındırmıyor mu? Burada cümleye sonuç üzerinden devam edecek olmam sebebin varlığına dair bir varlık alanından kaynaklı değil mi? Sonuçlar hep böyledir; fakat sebebi bilinmeyen bir sonucun yoruma maruz kalması; esas mesele ne sorusunun muhataplığını kendi içinde taşımaya devam edecektir.
Esas mesele, meselenin esas olması kadar mühimdir. Meselenin işte buradaki önemi insanın önemsediği ve değer verdiği oranda makbul ve geçerli bir alanı kapsamaktadır. Yorumlamanın mütekabiliyet alanı, beşer ifadesinin kavramsal içeriğinden çok uzaktadır. Biraz daha insan olma vasıflarının içeriksel değerini kendi içinde barındırmaktadır. Kaderin yaşı, yok… Cümlenin, kaderi belki derinlemesine konuşacak kadar yetkin değilim fakat insanın yorumunda yer ediniyor ya da yaşıyor. Belki de sebepsiz sonuçlar, sonucu olmayan bir sebebin yaşam hikâyesidir bu. Bilemeyeceğim.
Esas mesele ne; sorusunun karşılığına herkes karşısına cümleyi alıp, şöyle geçip bir kenara bir şeyler yazsın desem, elbette dünyaya; insana, beşeriyeti dair bir şeyler söyleyebilir ya da yazabilir. Esas meselenin ne olduğuna dair bir cümle de ben yazacak olsam şunu yazardım. “ İnsan olmak.”
İlimle insan olmak, düşünmekle, galiba vicdanlı olmakla, kapitalizmin her şey olmadığını sadece bir şey olduğunu bilmekle, saygının ne demek olduğunu anlamakla esas meselenin sebep ve sonuç barındırdığını, konuşmanın ne demek olduğunu, susmanın değerine dairdi esas mesele. Meseleye esas kazandırmaktı galiba insan olmak.
Sağlıcakla kalın…